Çengelköy’deki bu göz alıcı butik otele hayat öpücüğünü veren bir mezuniyet projesi. Burası zamanında bir tür rakı olan suma üretilen bir fabrikaymış. Binanın şimdiki sahibi Nedret Ercan Butler, Massachusetts Institute of Technology'de mimarlık eğitimi alırken üniversite bitirme tezi olarak binayı otel olarak tasarlamış.

Mezuniyetinin ardından bir süre daha Amerika’da yaşamış Nedret Hanım. O arada sınıf arkadaşı mimar Marc Butler ile evlenmiş. Yıllar sonra İstanbul’a döndüklerinde aile yadigarı bu binayı hayalindeki ve de tezindeki otele beraber dönüştürmek için işe girişmişler. Üstelik artık iki kişi de değillermiş. Kızları Yasha ve Eren de bu projeye onlarla birlikte emek vermiş. Yasha projenin iç mimarlığını, Eren de grafikerliğini üstlenmiş.

1875’ten kalma bu tarihi bina tam 130 yıl sonra, 2005’te kapılarını açtı. Fabrika olarak varoluş nedeni unutulmadı, adı da bu nedenle Sumahan konuldu.

Restorasyon sırasında 19’uncu yüzyıl Osmanlı Sanayi mimarisinin son örneklerinden biri olan binanın sanayi ruhunun korunmasına önem verilmiş. Binanın içindeki duvarların bir bölümünü ve orijinal taş duvarları aynen bırakmışlar örneğin.

İlk iş olarak yıkık binalar aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Eskiden kullanılan malzemelerin aynılarının, bulamıyorlarsa da benzerlerinin kullanılmasına önem verilmiş. Binanın tamamına orijinaline sadık kalınarak çelik konstrüksiyonlar döşenmiş.

Yerlerde siyah renkli Diyarbakır taşı, ıslak zeminlerde Marmara Adası mermeri ve siyah-beyaz desenli yer çinileri kullanılmış.

Boğaza ve karşı kıyıya bakan 20 adet odanın her biri farklı bir dekorasyona sahip. Bazıları iki katlı olan suitlerin boğaza açılan bahçeleri var. Tüm odalarda şöminenin, bazı odalarda ise banyoda kurnalı küçük hamamların bulunması güzel haberler.

Odalar isimlerini İstanbul’un semtlerinden almış. Birinci kattakiler Avrupa yakasındaki semt isimlerini, ikinci kattakiler de Anadolu Yakasındakileri taşıyor. Bebek, Beylerbeyi, Vaniköy, Arnavutköy, Kandilli... Seçim sizin. Bilinçli bir tercih olmasa da bizim şansımıza Kuzguncuk çıktı.

Odanıza girdiğinizde suyun üzerindeymiş gibi hissetmeniz çok doğal. Karşınızda Boğaz Köprüsü, ayaklarınızın altında Avrupa yakası... (Yeri gelmişken hepimizi birer Ara Güler'e dönüştüren, alttaki kareyi borçlu olduğum Instagram'a teşekkürler!)

Kocaman, rahat, altındaki platform sayesinde yükseltilmiş yatağınızda uzanırken Tarihi Yarımada'daki Sultanahmet Camii’nin ışıl ışıl minarelerini bile sayabilirsiniz! O kadar net görünüyor.

Sumahan'ın misafirlerinin çoğunluğunu yabancılar oluşturuyor. Ziyaretçi defterine göz atınca çoğu yazının İngilizce olmasının nedenini açıklıyor sanırım. İngiliz bir mimar burasıyla ilgili güzel düşüncelerini yazmakla yetinmemiş, çizmiş... Hayran kalmamak elde değil.

Sumahan’da sizi bekleyen bir diğer sürpriz SPA’sı. Bali’den İsveç’e, selülitten refleksolojiye kadar pek çok seçenek sunuluyor. Çok sık rastlamadığımız özel bir hizmet de sunuyorlar. Burada bulunduğunuz süre boyunca mekan size tahsis ediliyor. İsterseniz masajınızı odanızda da alabiliyorsunuz.

Karşı yakadan gelecek misafirlerin ulaşımı da düşünülmüş. Otelin kapısında her daim hizmete hazır bekleyen “Sumahan” teknesi, Kuruçeşme ve Kabataş’tan konuklarını alıp otele getiriyor.

Olur da bir yerlerde karşılaşırsınız, kendisiyle tanışınız...

www.sumahan.com